Tuesday, August 17, 2010

Virtusphere ile 3D dunyaya adim atin!!

Aklimi basimdan alan yeni bir teknoloji ile karsilastim... Insanlarin sanal dunyalarin icerisinde gercekten yuruyebildikleri bir teknoloji uzerinde calismalari zaten beklenen bir seydi... sonunda birileri bunun ilginc bir yontemle cozmus...


tabani uzerinde 10 adet tekerlegin uzerine oturtulmus kocaman bir kure goruyorsunuz... icine giren kisi kafasina taktigi kablosuz bir gozlukle etrafindaki sanal dunyaya bakiyor... kure ve baslik size dilediginiz hareketi yapma imkani sunuyor ve en kucuk hareketleriniz bile sanal dunyada karsilik buluyor...




tanitim videosunda genelde askeri veya sivil personel egitiminde veya mimari cizimlerin icerisinde gezinme gibi uygulamalardan bahsediyor, oyun uygulamalari Los Angeles'da haziran ayinda yapilan E3 2010 fuarinda kullanicilarin begenisine bazi demo uygulamalar ile sunulmus...




ilgilenenler icin web adresi www.virtusphere.com

bizden sonraki jenerasyona elimizde kumandalarla oyun oynadik diye anlatinca ne diyecekler cok merak ediyorum :)

Thursday, March 11, 2010

Super bir organizasyon!

 

Umarim bu vakitlerde bende Istanbul'da olabilirim...
Posted by Picasa

Tuesday, March 9, 2010

One Fine Day in Baghdad...




Secimler oncesindeki hafta Bagdat'a gitme sansini yakaladim... aslinda hareketli olacagi soylenen gunlerdi ama secim gunune kadar bisey olmasini beklemiyorduk ki bekledigimiz gibi de oldu... cok keyifli bir gun oldugunu soyleyebilirim... heryerde asili duran afislerde yuzlerce farkli yuz gordum... 1000'in uzerinde parti varmis irak icinde ve bunlar degisik koalisyonlar olusturarak secime katiliyorlarmis... buna ragmen bayan erken yuzlerce insanin resimleri susluyordu bagdat sokaklarini...

en cok ilgimi ceken sey gun boyunca bir cok basi ortulu bayan gormeme ragmen carsafli bir kadin gormemek oldu... daha tutucu bir ortam bekliyordum ama bagdat'in bu konuda daha modern oldugunu ogrendim...


yollar genis olmasina ragmen her yerdeki kontrol noktalari surekli trafigin yavas akmasina sebep oluyor... ama bu arada merak da ediyorsunuz... bu kadar kontrol noktasi varsa nasil bu kadar patlama oluyor veya bu kadar patlama olduguna gore kontrol noktalarinda adamlar ne ise yariyor insanin aklina ilk gelen sorular...


uzun yillardir suren savas, kavga, gerginlik hayatin gelismesini onlemis... col iklimi suren her bolgede oldugu gibi evlere toprak rengi tonlari hakim, bu sekilde uzerinde tozu gostermiyor... degisik mimari yapilarda bir cok mustakil ev gorebilirsiniz, ancak bir cogu su anda bos duruyor... dolastigim bolgelerde yikimdan cok bakimsizlik izleri vardi... ozellikle iyi mahallelerin sakinlerinin cogu ulke disinda... geri donusler yavas yavas baslamis olmasina ragmen hala cok yuksek orandaki issizlik ve istikrarsizlik, ulke disinda en dusuk standartlarda bile olsa bir duzen kurmus kimselerin geriye donmesini engelliyor... mahallelerin bir cogu resimlerde gorebileceginiz T-Wall'lar ile cevrilmis durumda... mahallelere giris cikisi kontrol edebilmek amaciyla sokaklarin cogu kapatilmis, cok az giris ve cikis noktasi var...







Yasam haliyle kendi dinamiklerini olusturmus zaman icerisinde, hayatta kalma mucadelesi bazilarina yeni kapilar acmis bazilarina ise fayda saglamis... su depolari bagdat'ta her evde olmazsa olmaz bir ihtiyac cunku surekli su verilmesi gibi bir durum soz konusu degil... su anda hala sehir icerisinde bir cok altyapi projesi devam ediyor... bazilari daha cabuk yapilmasi icin amerikan ordusu tarafindan finanse ediliyor, ozellikle elektrik ve su dagitim istasyonlari ve hatlari ile ilgili projeler... su anda devlet evlere gunde 2-4 saat arasi elektrik verebiliyor ve bunu da gunde iki parca halinde veriyor... herkes kendi evine jenerator alamadigi icin mahallelerde jeneratorler sayesinde bir elektrik dagitim sebekesi kurulmus... herhangi bir altyapiyla ilgisi olmadigi icin bu sistemin her eve bir hat cekiliyor jeneratorun yanindaki panodan... bu da gordugunuz bu manzarayi olusturuyor... bu sehrin genelindeki manzara... yazin 60 dereceyi bulan sicaklarda gercekten bir vantilator bile mucizevi bir alet haline gelebiliyor...





sehrin geneli bir kac katli binalardan olusuyor, bunun ana sebebi zeminin cok saglam olmamasi, yuksek apartmanlardan ziyade bir cok mustakil ev goruyorsunuz... alisik oldugumuz avlulu bahceli evler... birbiriyle iciceler... buna nazaran yollar sasilacak derecede genis... buyuk koprulu kavsaklar yapilmis, tunel gecitler yapilmis ama bunlarin da bakimsizligi saddam zamanindan beridir hic bir yatirim yapilmadiginin gostergeleri...

herseye ragmen bagdatli cocuklar sokaklarda oynuyor ve insanlar dicle kenarindaki asiklarin gelmesi ile unlu parkta oturup sohbet ediyorlar... parkta bu kadar cok cift gorecegimi tahmin etmiyordum ama guzel bir kis gununu degerlendiren tek ben degildim...

tabi ben bu degerlendirmelerim sirasinda misafirperverliginden hicbirsey kaybetmemis dostlarimla sik bir lokantada guzel bir kebap yedim... alkol konusunda bir kisitlama soz konusu degil... arkadaslar surekli bizi daha sik disari cikmamiz icin gaza getiriyorlardi, birisi tandirda pisen sebze ve tavuktan bahsederken digeri cok meshur baliklarindan bahsediyordu... en vurucu plan ise dicle uzerinde tekne turu yaparken taze yakalanan baliklarin pisirilip yenmesi planiydi... agzim humus ve kebapla doluyken bu planlara kesinlikle katilacagimi soyledim...



Saturday, March 6, 2010

3-D Gelmis de Haberimiz Yokmus!!

3 boyutlu filmleri kisa da olsalar seyretmeye doyamamistik... Avatar'i sinemada seyrettigimde gercekten cok ilerlemisler diye dusundum... koca filmi 3-D teknolojisi ile yapmislar... meger bunlar komik dusuncelermis cunku birakin televizyonu adamlar evimize girecek teknolojileri yapmis satiyorlarmis!! tesadufi okudugum bir makalede ilgimi cekti amerika'daki CES 2009 isimli teknoloji fuarinda sergilenen 3-D uygulamalari ve kucuk bir arastirma sonucunda agzimi zor kapali tutuyorum...

temelde iki tip 3-D sistemi mevcut... birincisi Stereoscopic, ikincisi ise Holographic...

Stereoscopic sag ve sol goze iki ayri goruntu gonderip bu iki goruntunun beyin tarafindan birlikte algilanmasi sirasinda bir derinlik olusturmasi seklinde oluyor... bu sistemde gozluk kullanilmasi gerekiyor... genelde gozlukler sadece filtre gorevi goren pasif gozlukler ama bazi teknolojiler ayni zamanda gozluklerinde aktif olarak 3-D goruntu olusturulmasini sagliyor...


su anda altta gordugunu monitoru satiyorlar... ilac, havacilik, molekuler modelleme ve muhendislik yazilimlarinda kullanilmaya baslanmis bile... 10'larca destekleyen yazilim mevcut...


oyunlar icin ozel olarak yapilmis bir yazilim ve 3-D ekran mevcut... 22"'lik bu ekran su anda $350'a satiliyor nette... asagida gordugunuz bu ekranin destekledigi oyunlari bu linkte bulabilirsiniz... en iyi sonuc verenlerde goze carpan bir kac tanesi, World of Warcraft, Half Life, NFS, Resident Evil 5, Pure, vs, vs... http://www.iz3d.com/compatible

NVidia 3D Visions isimli yeni cipler/kartlar gelistirmis ve coktan satisa sunmus... ASUS PG276H 27" 120Hz (her goz icin 60Hz 3D goruntu) modeli haziran ayinda $550'a satisa cikacak ve active-shutter gozluklerle desteklenmesi gerekecek...


Holographic teknolojiler beni daha cok etkiledi aslinda... belki ev uygulamalari cok daha sonralari gelecek ancak su anda kullanilanlar son derece etkileyici ve bizler (bu sadece ben diye suphe ediyorum aslinda) cok karsilasmasak da bircok yerde kullaniliyormus... sony masaustu cihazi olarak bir kac prototip yapmis ancak Musion firmasi farkli yaklasmis olaya...



Virgin havayollarini sahibi amerika'daki evinden Londra'daki bir dunya lansmanina katilmis, Beckam Adidas'in reklaminda boy gostermis, ama Samsung yeni dunya lansmanlarinin tumunde kullanmaya baslamis...



ilgilenenler icin daha fazla bilgi http://www.eyeliner3d.com/

Friday, February 19, 2010

Buzluk havasi


uzun zamandir buzluk havasi var bagdat'ta... en azindan benim icin oyle devam ediyor... izin sonrasi stres / post r&r stress :) bi yandan, nikotinle mucadele bir yandan, islerin azalmasi bir yandan, dizi sitelerinde beyin haslama durumlari, her aksam bir film, derken gunler geciyor birer birer... izinden geleli bir ay olmus, mucadeleme baslayali 3 haftadan fazlayi devirmisim...

buralarin guzelligi burada aslinda... isteyebilecegin hic bir sey yok :) sinemeya gitmek gibi bir durumun yok... internetten film indiremezsin, alisverise gidemezsin, yani tabi gidersin ama benzinlik marketinde neler varsa onlari alabilirsin :)... bi yandan aci gelebilir ama moda girdigin zaman ciddi bir rahatlik veriyor insana... icimizdeki (yillardir reklamlarla ozenle beslenmis, sekillendirilmis ve buyutulmus) isteme canavarindan kurtuluyorsun... tabi bunye buna alisik olmadigi icin belki de ben henuz kafami bos birakmakta pek basarili olamiyorum... bir oruc halindeyim galiba :) 6 ay sonra izne ciktigimda da iftar oluyor kendimi kaybediyorum... dondukten iki hafya sonra ayiliyorum genelde :)

diziler dunyasinin yeni bir katilimcisiyim... dizilerin bir sonraki hafta da izleyici cekmesi acisindan verdigi gerilim ve heyecan sebebiyle, tek kulagimda kulaklik, calisirken muzik dinliyor edasiyla diziler izliyorum, gunde 4 bazen 5 bolum... haliyle insan sonra ruyasinda fringe'deki son derece ilginc teknolojilerin bireysel yorumlamasini goruyor... en azindan ben goruyorum... geceleri uyurken bir bolum daha mi izlemek maksatli bilmiyorum ki...

icinde bulundugum ruh halini anlatirken bir de size yasadigim yerden bir resim gostermek istiyorum... kirmizi cizgiler icerisinde yer benim yasadigim kamp... gordugunuz gibi yasam ve calisma alani pek uzak degil... futbol sahasi yapmak istediklerinde garipsemistim ama insaat sirketi formatinda dusunmedigimdenmis... hemen demirler kesildi, kaynaklandi, vincle getirildi, gece calismasi icin kullanilan aydinlatmalardan 4 tane feda edildi, saha duzeltildi, alciyla cizgiler cizildi ve ta taaaaa... aksama saha hazirdi, inanamadim... tabi bundan bir kac ay sonra izin gununde genc arkadaslardan birisinin akrobatik bir sevinc hareketi sirasinda kaleyi tam olarak agzinin uzerine devirmesinden sonra futbol sahasi kullanima kapandi ve kaleler depodaki ebedi istirahatgahina alindi...

hergun yeni bir macera... bazi arkadaslarimin bloglari ve emailleri sayesinde icinde bulundugum buzluk ortamindan biraz kafami cikarabiliyorum... insani, ruhsal ozlemlerimi hatirliyorum... son zamanlarda beni en cok duygulandiran yazilardan birinin sonundaki siiri paylasmak istiyroum sizinle...

Water Lily in Love with a Big Tree

Do you know why I am free,

Because I am a Water Lily

So nobody needed to feed me

I just flow on the surface happily

When I am passing in your river

Just enjoy the ceremony...

I am a Water Lily

In love with a Big Tree...

On the way of my unknown journey

In a river of reality

The branch of a Big Tree suddenly grabbed me

Held me, his leaves wrapped me

Looked at me so deeply, got inside me tightly

And I gave away myself smoothly

For the first time this Water Lily enjoyed the serenity

Felt an unknown feeling of security

Her petals trembled unconciensely

Wanted to rest forever in the arms of the Big Tree

And felt so needy

I am Water Lily

In love with a Big Tree

His leaves are touching the water

Caress my petals softly

Calling my name desperately

I rub myself on his arms

And make love to him passionetly...

Lying my restless body

On his branch lovely

And that is where I want to be

I am a Water Lily

In love with a Big Tree...

Ayben Belet

Tuesday, February 9, 2010

Bagdat'tan bir film...



yeni mahalleme hosgeldiniz... bir donemler osmanli'nin benim uyudugum konteynerin hemen yanibasindan atlariyla gectigini dusundugum otantik bir lokasyon... babil tabi kolay degil... kac medeniyet agirlamis bu topraklar ama en sonunda uzerinde akan kanlardan midir nedir camuru koyulasmis ve bu camur yuzunden dunya devletleri zengin olurken bunlar fakirlikten ve pislikten oluyorlar... yuzyillik nefretlerin sonuclari boyle seyler herhalde...

bir yanda saddam'in korkunc zenginligini yansitan saray ve etrafina insan eliyle yapilmis bir gol varken, 5 dakika mesafedeki klinigin hali burada bir donem yasanan yasam standarti farklarini gozler onune seriyor... bugun farkli mi derseniz cok da farkli degil... ama kimsenin de keyfi icin firat'tan boru hatti cekip, pompa istasyonlariyla colun ortasina su getirip gol yaptirabilecegini sanmiyorum... o devir gecmis... bizim yalilar kadar binalar var gol kenarlarinda, akrabalari ve hizmetlileri icinmis :)

maalesef bu anlattiklarimin goruntulerini alamiyorum cunku askeri bir kampta yasiyorum... yasadigim yeri merak edenleriniz olur ise bu donem 9 oskar adayligi da olan Hurt Locker filmini seyredebilirler... gercekte amman ve kuveyt'te cekilmis olan film Bagdat'ta gorev yapan ve camp victory'de yasayan bomba imha ekibini konu ediyor... askerlerin bozuk psikolojileri ve dengesiz hareketleri gerceklere cok yakin aslinda... cok yakin bir gecmiste burada bir askerin 4 arkadasini, surekli tasimaya mecbur(!) oldugu silahiyla oldurup sonra kafasina siktigini gorduk... seyretmeye deger bir film oldugunu dusunuyorum... gercekten her ay sehir icinde benzeri patlamalar yasaniyor ve haberlerden de bir kismini izlediginiz kadariyla yuzlerce insan hayatini kaybediyor... en cok zarar gorenlerin bagdat halki olmasina ragmen neden hala bombalamalarin devam ettigini anlamak cok mumkun degil... ana askeri guc sehirlerden cekilmis durumda cunku... irak'in kendi icinde halletmesi gereken daha cok sorun var... bunlar cozulene kadar da yasam ne oranin halki icin ne de benim gibi yabancilar icin %100 guvenli olmayacak...

filmin yonetmenini 1991 yapimi keanu reeves ve patrick schwayze'in basrollerini oynadigi Point Break filminden hatirlayabilirsiniz... cilgin banka soyguncusu sorfculer :)

bu filmin ana kaynagini ise uzun sure bagdat'ta gazetecilik yapan bir kisiden almislar. senaryosundan cekimlerine kadar hergun projenin icnde olan gazeteci askerlerin gunluk yasamlarini bagdatta gecirdigi gunler sayesinde bu kadar gercekci gozler onune sermis...